16 Şubat 2012
Hürriyet
Sınava girecek çocukların ailelerine seminer
Koç Üniversitesi, Türk Psikologlar Derneği işbirliği ile çocukları sınava girecek ailelere yönelik seminer dizisi başlattı. Ailelerin Sınavı başlıklı ilk seminer, 18 Şubat Cumartesi günü 14.00-17.00 saatleri arasında Anadolu Medeniyetleri Araştırma Merkezi'nde düzenlenecek. Türk Psikologlar Derneği üyesi uzman klinik psikolog Aygün Tuçe Ataş'ın katkılarıyla, ücretsiz olarak yapılacak seminer, tüm aile ve öğretmenlerin katılımına açık olacak.
http://he.nexumtr.com/duyuru/08.02.2012/sinava-girecek-cocuklarin-ailelerine-seminer.aspx
09 Şubat 2012
Milliyet
Ailelerin Sınavı Başlıyor
Koç Üniversitesi, Türk Psikologlar Derneği işbirliğiyle çocukları sınava girecek ailelere ve öğretmenlere yönelik sınav kaygısını bütüncül bir yaklaşım ile ele alan seminer dizisine başlıyorKoç Üniversitesi Türk Psikologlar Derneği işbirliği ile çocukları sınava girecek ailelere yönelik başlattığı seminer dizisinin, “Ailelerin Sınavı” başlıklı ilk semineri, 18 Şubat 2012, Cumartesi günü 14.00 – 17.00 saatleri arasında Anadolu Medeniyetleri Araştırma Merkezi’nde gerçekleştiriliyor. Ücretsiz olarak düzenlenecek etkinlikler tüm aile ve öğretmenlere açık olacak.
Koç Üniversitesi, Türk Psikologlar Derneği işbirliğiyle çocukları sınava girecek ailelere ve öğretmenlere yönelik sınav kaygısını bütüncül bir yaklaşım ile ele alan seminer dizisine başlıyor. Koç Üniversitesi Anadolu Medeniyetleri Araştırma Merkezi’nde (ANAMED) 18 Şubat 2012, Cumartesi günü düzenlenecek olan “Ailelerin Sınavı” başlıklı ilk seminer Türk Psikologlar Derneği Üyesi Uzman Klinik Psikolog Aygün Tuçe Ataş’ın katkıları ile ücretsiz olarak gerçekleştirilecek.
Koç Üniversitesi ile gerçekleştirilen bu seminer dizilerinin önemine vurgu yapan Türk Psikologlar Derneği, gerçekleştirilen araştırmalarda aile desteği gören öğrencilerin sınav kaygısı ile daha etkin bir biçimde başa çıkabildiğini ve daha az sınav kaygısı yaşadığını belirtiyor. Türkiye’de özellikle üniversite sınavının öğrencilerin geleceklerini garantiye almaları için aşmaları gereken en büyük engel haline geldiğine değinen Türk Psikologlar Derneği, gençlerin yüksek öğretime devam etmeleri, istedikleri mesleği edinmeleri için bir “ya hep-ya hiç” gibi görülen üç saatlik bu sınavın gençlerde olduğu kadar ailelerde ve öğretmenlerde de yüksek kaygı yarattığına vurgu yapıyor.
Tarih: 18 Şubat 2012, Cumartesi
Saat: 14.00 – 17.00
Yer: Koç Üniversitesi, Anadolu Medeniyetleri Araştırma Merkezi (ANAMED)
Adres: İstiklal Cad. No: 181 Merkez Han Beyoğlu, Taksim
Uzman Klinik Psikolog Aygün Tuçe Ataş Hakkında: Hacettepe Üniversitesi Psikoloji Bölümünden mezun olan Ataş, daha sonra klinik psikoloji alanında uzmanlığını aldı. Psikoterapi çalışmalarını Kognitif Davranış Terapisi üzerine yoğunlaştırmıştır. Uzun yıllar aldığı aile terapisi eğitimlerinin ardından uluslararası düzeyde onaylı “aile terapisti” unvanını almaya hak kazanmıştır. Kaygı bozuklukları (sosyal kaygı, obsesif-kompulsif bozukluk, panik bozukluk, sınav kaygısı vb.), depresyon, dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu, öfke yönetimi, okula uyum sorunları, aile içi iletişim sorunları, zihinsel-ruhsal değerlendirme klinik çalışma alanlarının başında gelmektedir. 2008 yılından beri Türk Psikologlar Derneği İstanbul Şubesi Yönetim Kurulu üyesi olan Tuçe Ataş, Sekoya Psikolojinin kurucularındandır ve çalışmalarına burada devam etmektedir.
24 MAYIS 2009
Cumhuriyet
Engellerine bir engel daha eklendi..
Milli Eğitim Bakanlığı, “Rehabilitasyon seans değil, derstir. Derse de öğretmen girer, psikolog değil” diyerek özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerinde çalışan psikologların ücretlerini ödememe kararı aldı. Türk Psikologlar Derneği ise bu kurumlardaki görme, işitme, zihinsel ve bedensel engelli çocukların gelişimi için elzem olan psikologların yeniden işe alınması için savaşıyor.
Milli Eğitim Bakanlığı geçengünlerde oldukça değişik bir genelge çıkardı. Talim Terbiye Kurulu’nun 27 Mart 2009’da yayımladığı genelgeye göre özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerinde çalışan zorunlu personele ilişkin yenilemeler yapıldı ve psikologlar bu sürecin dışına itildi. Şimdiye kadar devlet tarafından ücretleri ödenen özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerindeki çalışanların arasında artık psikologlar yok. Yani psikologlara en çok ihtiyaç duyulan yerlerde ancak kurum kendi karşılamak isterse engelliler psikolojik destek görebilecek. İşin açık hali, görme,işitme, zihinsel ve bedensel engelli olanlar, dil ve konuşma güçlüğü çekenler ve yaygın gelişimsel bozukluk gösterenler artık ya hiç, ya da çok sınırlı oranda psikologla görüşebilecek. Bu konuda hemen harekete geçen kurumlardan biri Türk Psikologlar Derneği oldu Genelgenin geri çekilmesi için bir imza kampanyası başlattılar. Şimdiyse açtıkları davanın lehlerine sonuçlanmasını bekliyorlar. Türk Psikologlar Derneği Özlük Hak arı Komisyonu Temsilcisi Tuçe Ataş Önç, Milli Eğitim Bakanlığı’nın yaklaşımının işlev yetersizliği olan bireylerin eksik kaldığı bazı alanlarda eğitim ve öğretim vermek olduğunu söylüyor. Oysa bütün dünyada buna ek olarak bilişsel, sosyal, duygusal,davranışsal ve psikolojik olarak sorunlara eğilme ve bu alanlarda onları geliştirmeye uğraşılıyor. Yani rehabilitasyon süreci sadece eğitimsel bir şey değil, aynı zamanda terapi de içeriyor. Yurt dışında psikologlar, psikoterapistler, pedagoglar, psikiyatristler, sosyal hizmet uzmanları, fizyoterapistler, iş uğraşı terapistleri ve özel eğitimciler zorunlu personelin arasındayken Türkiye’de ise rehabilitasyon merkezlerinde sadece sınıf öğretmeni ve ‘zihinsel engelli öğretmenleri’nin zorunlu personel statüsünde olduğunu hatırlatıyor ve ekliyor: “Psikologlar diyaliz merkezlerinde ve huzurevlerinde zorunlu personel olmaktan çıkarıldılar. Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı ana okullarında da psikologlar zorunlu eleman değil artık ve ayrıca sorumlu müdür de olamıyor lar.Aynı hataların özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerinde yapılmasını istemiyoruz. Özel eğitim programları eğitimin bireyselleştirilmesi esasına dayanıyor. Bu yeni çıkan modüller de belli paket programlar çocuklara dayatılıyor. Ve psikologlar da sürecin içinde yer almıyor. Oysa tüm dünyada durum bunun tersi, rehabilitasyon sürecinde psikologların en önemli elemanlardan biri olduğu söyleniyor.”
SIRA PSİKOLOGLARDA...
Önç daha önce Sosyal Hizmetler’e bağlı olan özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerinin Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlanmasıyla birlikte ciddi sorunlarla yüzleşildiğini vurguluyor. Bu süreçle birlikte dünyadaki bilimsel yaklaşımlardan ayrılmalar yaşandığını anlatıyor: “Bakanlık ‘Rehabilitasyonlar seans değildir, derstir. Derse de öğretmen girer. Psikologlar öğretmen değildir.Dolayısıyla da eğitimle ilgili hiçbir alanda yer alamazlar’ gibi bir yaklaşım izliyor.Oysa bu çocukların bir kısmı okula da devam ediyor ama okulda öğrenemiyorlar, gelişemiyorlar,arkadaşlarıyla iletişim kuramıyorlar ve içlerine kapanıyorlar. Bu çocukların zaten özel eğitim merkezlerine gönderilmelerinin sebebi bu. Bunun ciddi büyük bir toplumsal sorun olduğunu düşünüyoruz.”Engelli bireylerin işlevselliğini en üst düzeye çıkarmaya çalışan, onları sosyal,duygusal ve davranışsal olarak topluma adapte etmeye uğraşan psikologların rehabilitasyon merkezlerinde yer almaması engellilerin bazı yaşamsal gereksinimlerinden m ahrum bırakılması demek. Bu konuda daha önce yapılmış girişimler de var. Fizyoterapistler de aynı şeylerle yüzleşmiş ve onların yerine beden öğretmenlerinin seanslara gireceği söylenmişti. Ancak fizyoterapistler açtıkları davayla haklarını geri kazanmışlardı. Şimdi sıra psikologlarda... Onlar da davanın lehlerine sonuçlanmasını ve engellilerle ailelerinin hayati önem taşıyan psikolojik destekten mahrum kalmamalarını istiyorlar.Yıllardır bu konularda bilimsel çalışmalar yapan ve uygulayıcı olarak çalışan psikologlar sesleniyorlar, Milli Eğitim Bakanlığı’nın ve gerekli kurumların bu yanlışı görmeleri ve gerekli düzeltmeleri yapmaları için...